"Moda evlerinin insanlar üzerindeki hakimiyetini hiçbir
beşeri müessesede görmek mümkün değildir. Şu kendilerinin medeni olduğunu
söyleyenler… hepsi modanın kulu durumundadırlar. Moda üreticileri tarafından
ortaya sürülen bir kıyafeti, ister çıplak olsun ister kapalı, ister binecekte
olsun ister giyecekte, ister eğlencede olsun ister gezinti yerlerinde… modanın
geçerli olduğu her alanda hiçbir cahiliyet mensubu erkeğin veya kadının
kaçınması veya yerine getirmemesi mümkün değildir. İşte kulluğun daniskası… Kim
çıkabilir modanın dışına bunlardan? Şayet bu medeniyet adı verilen cahiliyetin
mesupları moda evlerine kul oldukları, bağlandıkları kadar Allah’a kul olup
bağlansalardı şüphesiz ki, son derece zahit birer mü’min olurladı… Ve eğer
bunların bu bağlılığına kulluk denilmezse neye denilebilir? Eğer bu modacılar
bunların hakimi ve tanrısı değilse hakimiyetin ve tanrılığın anlamı nedir?
Çoğu kere zavallı, hem de çok zavallı kadınlara rastlıyoruz.
Öyle dekolte kıyafetler giyiniyorlar ki, ne şekillerine uyuyor, ne bedenlerine,
ne de yapılarına. O derece boyanıyorlar ki, alay konusu olmaktan, gülünç duruma
düşmekten başka bir işe yaramıyor. Ne var ki modanın tanrıları ve modanın hakim
gücü alt ediyor onları ve bu derece küçülterek herkese gülünç, aleme rüsva
olmalarını sağlıyor. Karşı koymak mümkün mü modaya? Bu uydurma tanrıların
kulluğundan kurtulmak ne mümkün? Çünkü çevresini saran cemiyet bütün bütün moda
tanrısının kulları, köleleri… o nasıl kurtarsın kendisini bu iğrenç putun
elinden? Eğer bunun adı da kula kulluk, kölelik değilse nedir? Hakimiyet ve
tanrılık bu değilse nedir?
Moda evlerine kulluğun sadece örf ve adetler hali üzerinde
durduk ve bu uğurda payimal olan ırz ve namus noktalarını ele aldık. Ya bu
uğurda harcanan paralar, boşa akıtılan enerjiler ve öldürülen vakitler?
Orta gelirli bir aile, parfümler, boyalar, rujlar, pudralar,
kuaföre gidip saç yaptırmalar, ondüle ettirmeler ve her yıl modası değişen
elbiselik kumaşlar ve tuvalet takımları için… sonra aynı modaya uyarak değişen
ayakkabılar, saça, tuvalete, ayakkabıya uygun düşmesi gereken süs eşyası için…
ve bu uğursuz putların saymakla bitmeyen diğer isteklerini yerine getirmek için…
normal gelirli bir aile gelirinin en azından yarısını bu uğurda harcıyor. Bir
günü diğerini tutmayan, her an değişen modacı tanrıların buyruklarını yerine
getirmek ve istediklerini yapmak için gelirinin yarısını harcıyor. Çalışmasının
yarı semeresi bu uğurda akıp gidiyor. Üstelik de harcadığı enerjisi çaba… Kim
var bunların ardında? Bu tanrıların ihdas ettiği dünyalara kurulmuş bulunan
fabrika ve imalathanelerin ardında Yahudi bankerler ve kapitalistler oturmuş
bulunuyorlar… ve modaya uyan bir kadın yahut bir erkek bu yorucu çalışması ve
çırpınması içinde bir an olsun durup da bu iğrenç dinin emirlerini yerine
getirmekten kaçamıyor ve bu uğurda malı gidiyor, emeği gidiyor, ırzı ve ahlakı
payimal oluyor, ama bir kere de olsun bu uydurma tanrının karşına çıkıp rest
çekemiyor…"