16 Aralık 2016 Cuma


Şu sıralar zihnimi fazlaca meşgul eden bir kelime var: İstikamet. Bu kelime bilhassa güneş istirahate çekilirken ve başımı yastığa koyup uykuya dalmak üzereyken aklıma geliyor, durgun suya atılan bir taş misali dalga dalga beynimde yankılanıyor ve sanki gaipten mütemadiyen gelen ama duyamadığım bir nidayı kulağıma sessizce fısıldıyor, fark edemediğim bir şeyleri sezdirmeye çabalıyor, bir müddet sonra ise usulca uzaklaşıp gidiyor. 
İstikamet birtakım çağrışımları beraberinde getiriyor, bu hal üzereyken istemsiz sayıklamalar başlıyor, ardından sorgulamalar ve özü yargılamalar ile devam ediyor, biriken maddi/manevi sıkıntıların tazyiki altında iç muhasebe ağırlaşıyor, akıp giden zamanın ve kargaşası yoğun hayatın karşısında bir an için duraksatıyor.
İstikamet, “فَأَيْنَ تَذْهَبُونَ”, “Bu gidiş nereye?” sorusuyla soğuk bir tokatı suratlara çarpıyor, ilahi ihtarın müthiş hissiyle ruhları tir tir titretiyor, geçmişi ve geleceği film şeridi gibi gözler önünden geçiriyor, nihayetinde varoluş gayesinin hakikatini ve felah-ı ebedinin çaresini idrake sevk ediyor. 
İstikamet, günde en az 40 defa tekrarladığımız bir yakarışı hatırlatıyor: “اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ”, “(Allahım!) Bize doğru yolu göster.” Bastığımız zeminin ayağımızın altından kayma ihtimalini gösteriyor, her an her şeyin değişebileceğini ve hiçbir teminatımızın olmadığını söylüyor, yan yana dizilmiş dinamo taşlarına tek dokunuşla her hareketin bir diğerini tetiklemesi gibi sonunda sabırla ve incelikle kurulan düzenler saniyeler içinde de yok olabiliyor, sıcacık ve bembeyaz yürekler ufacık ve simsiyah noktalarla fütursuzca peyderpey de kararabiliyor, kaskatılaşabiliyor. 
İstikamet, istianeyi gerektiriyor. Şu sıralar sımsıkı sarıldığım bir ayet-i kerimeyi haykırıyor: “يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ”, “Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin.” Acziyetimizi ve gafletimizi unutmamamızı sağlıyor, öte yandan bir kapıyı aralıyor: “إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ”, “Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.” Ah u zar eden gönüllere şefkatle su serpiyor, bocalamış bedenlere sığınılacak limanı işaret ediyor, dünyevi işkencelere rağmen uhrevi huzuru ve asayişi vadediyor.
Velhasıl,
İstikametimiz hayr’ola
Derd u cefamiz def’ola
Hak yolunda bizleri
Daima müstakim kıla
Amin.