20 Mart 2014 Perşembe

Katil Polis | Katil Geziciler

Kimse kusura bakmasın ama her tarafta sağa sola "Katil Polis" yazan "Geziciler"in mantığıyla yola çıktığımız vakit, polisin veya "Gezici" olmayan halkın da duvarlara "Katil Geziciler" yazmaları haktır. Tasvip ettiğim bir davranış değildir, ancak bu şekilde duvarları karalayanlara mukabil bu hareket müstehaktır.

Bu bir kenarda dursun şimdilik...



Burak Can’ın öldürülmesini iftiharla üstlenen terör örgütü DHKP-C, 
zavallı Berkin Elvan’ın talihsiz ölümünden sonra yaşanan olayların içerisinde fiilen yer aldığını açıkca ifade ediyor. Bizim şuursuz insanlarımız da bu insanlarla el ele vererek büyük bir gazla sokaklarda amacını aşan matem törenleri yapıyor, provakatif ve tahrikâmiz eylemlerde bulunuyor, kaos ortamı oluşturmaya çalışarak bu kan emici örgütün veya örgütlerin taşeronluğunu yapıyor. Bunları elbette bilinçli bir şekilde yapanlar varken ne yazık ki çoğunluğu oluşturan kesim bilinçsiz bir şekilde yapıyor ve yol açtıkları çatışma ortamlarıyla Berkin gibi, Burak Can gibi yavruların ölmesine sebep/ortak oluyorlar. Nihayetinde bu işten zararlı çıkan ölen gençlerin gözü yaşlı anaları, bağrı yanık babaları oluyor. Gösterilerde yer alan diğer, en az, %80'lik kesim ise timsah gözyaşları döküyor ve bu insanların ölümünden muhalif düşüncede oldukları grupları/partileri/hareketleri v.s sorumlu tuttukları için cenazelerde bulunuyorlar. Yani, maktulün nasıl öldüğünden ziyade kimler tarafından öldürüldüğü daha mühim hale geliyor.

Peki bu durumdan karlı çıkan kim oluyor?


Her kaos ortamı ölümleri de beraberinde getirir, bu muhakkaktır. Bu tip örgütler kandan beslendiklerinden dolayı, canlı kalabilmek için kurbanlara ihtiyaç duyarlar. Kaos ortamları da, bu isteklerini elde etmelerinde en müsait ortamlardır. Pusuda dört gözle bekledikleri bu karışıklık ortamlarından gelen her ölüm haberini hiç şüphesiz sevinçle karşılarlar. Telef olan her kurban onlar için bir kayıp değil, aksine bir kazanımdır. Çünkü verdikleri bu kurbanlar, onlara taraftarları nazarında bir meşruiyyet kazandırır ve savundukları davaya olan inançlarını arttırır. Hitap ettikleri kitlelere karşı ellerinde bir koz oluşmuş olur. Neticede bu kurbanlar sembolleştirilerek partizanları ile aralarındaki organik bağlar kuvvetlendirilmiş olur.



Marksist-Leninist dünya görüşüne sahip bu tip örgütlerin yukarıdaki gibi propaganda yapmaları da manidardır. Kavramları ve olguları kendi ideolojilerine göre tavsif eden bu gruplardan "şehit" mefhumunu da bu şekilde istismar etmelerine pek şaşmamak lazım.

Velhâsıl, anarşi ortamlarından mütevellit ölümlerden medet uman bu kan tüccarlarının piyonu olmamak için, bilinçsiz kitlelerin birlikte hareket ettikleri oluşumlara dikkat etmeleri lazım. Gerçekleştirdikleri eylemlerin kimlerin ekmeğine yağ sürdüğüne dikkat etmeleri lazım. Bu eylemlerin sonuçlarının nelere mal olduğunu oturup düşünmeleri lazım. Aksi takdirde, daha öncelerde de yaşandığı gibi, daha çok Berkinler, Buraklar canlarından olur, giderler...

Başta yazmış olduğum kısıma dönecek olursak, "Geziciler"in de nasıl katil olabileceği konusunda aşağıdaki videoya göz atmak yeterli sanırım. 




Görüntülerde yer alan o iki meydan dayağını hak etmiş serserinin etmiş olduğu küfürler için izleyenlerin affına sığınıyorum, ancak "Öldürün! Öldürün!" nidaları arasındaki linç girişimi tehlikenin boyutunun ne kadar yüksek olduğunu bizlere göstermesi açısından ibret vericidir. Bu tür galeyana gelmiş kitlelerin içerisinde mutlaka birtakım mihraklar yer alır ve bu azgın kalabalığın almış olduğu gazla felaket neticeler meydana gelebilir. Aslında bu görüntüler, Burak Can'ın da (kesinlikle videodaki eşkiyalar ile karşılaştırmak için söylemiyorum) nasıl öldürüldüğü hakkında az çok ipucu veriyor. Her ne kadar bu ölümü DHKP-C üstlense de, onlar da "Geziciler" cenahında yer aldıkları için ve birbirlerinden hoşnut bir şekilde sokaklarda el ele verdikleri için ve bunların önderliğinde kargaşa ortamı yarattıkları için bir polisin gaz tüfeğinden çıkan kapsül ile maattessüf hayatını kaybeden bir gencin ölümünden tüm polis memurlarını itham ettikleri gibi kendileri de aynı kefe içerisinde o ölümün müsebbibidirler. Bu bakımdan, okuldaki sınıflarından otobüslerdeki koltuklara, caddelerdeki reklam panolarından sokaklardaki kaldırımlara kadar her tarafa "Katil Polis" yazan bu zihniyete karşılık olarak polisin de "Katil Geziciler" yazmalarına hiçbir şekilde ses çıkarma hakları yoktur!

Vesselâm...